Standartlar Evrenseldir (30 yaş
yasağı üzerine)
Guillermo Vargas (Habacuc)
isminde bir sanatçı, geçtiğimiz yıl Nikaragua’nın Managua kentindeki Codice
sanat galerisine sokaktan bulup getirdiği bir köpeği getirip bağladı,
zavallıcığı aç ve susuz bırakarak herkesin gözünün önünde yavaş yavaş tükenip
ölmesini bir sanat etkinliği gibi sundu…Sergiyi izleyenler her nasıl bir etki
altında bilinmez, böyle bir canavarlığa hiçbir müdahalede
bulunmadılar…Muhtemelen masum ve dost bir varlığın göz göre göre yok edilmesini
bir sokak köpeği ve Habacuc namındaki adam arasındaki mesele olarak görmüş; bir
canlının yaşama hakkını savunmaktansa sanata (!) müdahale etmemeyi, bir köpek
için çok karmaşık ama bizim için çok basit olan bir düğümü çözmemeyi tercih
etmişlerdi…
Dünya bunu duydu ve ayağa
kalktı…Bugün facebookta bile “Natividad” ismi verilen köpek için yüz binlerce
protestocunun oluşturduğu gruplar var. Habacuc ismi ise hızla insanlığa ve
yaşama ihaneti simgeleyen isimlerden biri olma yolunda…
***
Futbol Federasyonu bu hafta acaip
bir karar verdi: Buna göre 3. Ligde bu sezondan itibaren 30 yaş ve üzerindeki
oyuncularla sözleşme imzalanmamasına, 2009-2010 sezonundan itibaren 24 yaş ve
altı oyuncularla sözleşme yapılabilmesine ve ayrıca, 25-30 yaşları arasında en
fazla 6 futbolcuyla sözleşme imzalanabileceğine karar verdi…
Türkiye’de bu karar üzerine yaprak bile kıpırdamaması,
futbolumuzun öncelikle sosyo-kültürel bakımdan ne kadar önemli bir değişime ve
en çok da korunmaya ihtiyacı olduğunu çok kesin bir şekilde gösterdi…
Her bakımdan açıkça
ayrımcılık simgesi böyle bir kararı futbolun içinden hiçbir gerekçe ile
açıklamak mümkün olamaz…Gerekçe oyuna ilişkin ise, bilinmedik bir yerde 30
yaşın üzerinde futbol oynamanın kanıtlarını gösteren bir çalışma yapılmış ise
bu kararın bütün ligleri içermesi gerekmez miydi? Spor bilimlerinin en büyük gurur kaynağı, sporcuların aktif spor
sürelerinin uzatılması iken 30 yaşından sonra 3. ligde de olsa “oynayabilen”
profesyonellerin geçim haklarının ellerinden alınması inanılmaz bir müdahaledir
ve federasyonun başını çok ağrıtacaktır, ağrıtmalıdır. Çünkü yalnızca kendi
kararlarında liberal olan ancak başkalarının rekabet hakkını yok etmeyi
düşünebilen bir anlayış, başka kararlarında da dikkatsiz ve özensiz
olabilecektir…
Bazı kararlar,
yöneticilerin görüşleri doğrultusunda sübjektif ölçüler taşıyabilir, hatalı
stratejiler oluşturulabilir. Ancak hiçbir karar ve strateji evrensel haklar,
değerler ve hukuki sınırlara aykırı olamaz!
Oysa ki Federasyonun bu
kararı birçok yasaya ve en önemlisi ahlaka aykırı boyutlar içeriyor: Daha en
başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23 maddesinin ilk fıkrası “Herkesin
çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve
işsizliğe karşı korunma hakkı vardır” diyor…
Hasan Doğan, federasyonun 100. yılında Dünya ve
Avrupa şampiyonu olacağımızı umduğunu belirtmesine rağmen, eğer İnsan Hakları
beyannamesini imzalayışımızın 60 yılını yaşadığımız bugün böyle bir kararı
onaylıyorsa Dünya ve Avrupa şampiyonu olmamız değil, hangi birlikte yaşama ve
saygı anlayışını savunarak şampiyon olunacağı da önemlidir…
Devlet yönetiminde nasıl ki zengin ile fakir eşit
haklara sahip olmalı ise, federasyon yönetiminde de kulüplerin ve futbolcuların
hangi ligde olurlarsa olsunlar eşit muamele görmeleri şarttır: Yani liglerin
arasında seviye ve güç farkı vardır ama
değer farkı yoktur, asıl bu konudaki çarpık düşünceler ve önyargılar yok
edilmelidir.
Futbolcuların oynadıkları takımlar arasında
kalite farkı varsa da futbolculara verilen lisanslar bütün liglerde birbirinin
aynısıdır: En önce Federasyon yönetimi bunun farkında olmalıdır!
Bütün hukuka, profesyonellik anlayışına ve spor
ruhuna aykırı olmasına karşın bu karardan beklenen faydalar da bellidir: Üst
liglerdeki takımlar için daha çok sayıda ve ucuza genç futbolcu alternatifi
yaratmak…Ama bunun yolu, federasyon yönetiminin futbollarını beğenmediği 30 yaş
üstü futbolculardan formayı alamayan futbolsuzluktaki gençlere forma yaratmak
mıdır? O zaman tüm üçüncü lig antrenörlerinin de istikrarlı olarak yetenekli
gence değil yeteneksiz +30’lara forma verdiği de mi düşünülüyor?Böyle
antrenörlere genç futbolcu verilse nasıl bir fayda bekleniyor? Yani bu kararın neresini
tutsanız çelişkili…
Bir başka söylenti de 1. ve 2 liglerde oynayan ve
gidecek yeri kalmayan +30’ların çok daha küçük paralara sözleşme
imzalamalarının sağlanmasıdır. Eğer futbolcular hem köle hem de kahraman olan
birer gladyatör haline getiriliyorsa, en az bir kişinin de Sezar selamı vermesi
gerekir!
Kimsenin üçüncü lig kulüplerine yumurta çiftliği
gibi bakma, 30 yaşını geçmiş ve hala oynayabilen futbolculara yumurtadan
kesilmiş kart tavuk gibi davranma hakkı var mıdır? Üçüncü Lig bir altyapı ligi,
bir hara değildir: Üçüncü lig, süper lig şampiyonu olmaya daha fazla mesafesi
olan kulüplerin ligidir…
Daha çok sayıda ve kaliteli futbolcu
yetiştirmenin öncelikle takip edilmesi gereken başka yolları da vardır ve o
yollar sorunu büyük ölçüde çözmeye yetecektir…Ancak bu yollardan biri asla
futbolu kendisine meslek seçmiş ve kendisini antrenmanlarda ve sahada
kanıtlamış futbolcuların ayaklarındaki topu almak değildir: Bu zulümdür!
Hasan Doğan seçilir seçilmez yaptığı ilk
konuşmada “Biz oyunun içinde bir oyuncu değiliz” demişti. Bu, bu kadar çabuk
unutulacak bir söz müydü? Profesyonel kulüplerin etkinliklerine, genel bir ilke
doğrultusunda değil, yalnızca bir bölümün hareket ve hakimiyet alanına tek
taraflı olarak müdahale etmenin anlamı nedir? Böyle bir müdahalenin hukuki,
ahlaki ve sportif dayanakları varsa eğer 3. ligdeki takımlarda 1.75’in altında
futbolcu bulundurulamayacağı ve en az 5 solak oynatılacağı buyruğunu da
verebilmeleri gerekirdi değil mi? Akıllarına mı gelmedi acaba?
Bu karardan etkilenecek futbolcu
sayısının (alt tarafı) 250 olduğu söylenerek, kararın mini minnacık bir kesime
etkisinin olduğu telkin ediliyor ki, doğru değildir: Etkilenen alan 65 takımın
tüm kadro potansiyeli olan 1650’dir!
Gözden çıkartılan, futbolu
bitirilen, futboldan kovulan 250, gerçek birer hayatı olan ve hiç tanımadığı
birileri tarafından kendilerine kader yazılan birer insandır. Bu futbolcuların
çocuklarından bir tek tanesinin gözlerinden tek bir damla yaş akacak olursa, bu
futbolcuların eşlerinin bir tanesinin bile avurtları çökecek, göz altları
gölgelenecek olursa, bu futbolcuların bir tanesi bile bir gün eve eli boş
gittiği için kendi evine herkes uyuduktan sonra, suçlu gibi girecek olursa bir
federasyon daha başarısız olamaz.
Federasyon yönetiminde +30’lara
saygı duyan ve yanlarında olan kimse yoksa, bu kararın haklılığını
+30’ların çocuklarına, gözlerine bakarak
açıklayabilecek cesarette veya taş kalplilikte birilerinin olması gerekir…
Riskleri başkalarının üzerine
yıkarak yönetmek, kötü yönetimdir; kötü yönetim ise hayatın her alanında
şiddettir: Böyle bir şiddete en kolay verilen cevap yoksun bırakılmış
çocukların gözleridir…Bu karar derhal geri alınmalıdır çünkü böyle uyduruk ve
bir şekilde bir zaman mutlaka ortadan kalkacak bir karar için çocukların
gözlerine bakmamayı kimse göze almamalıdır…
Federasyonda hiç mi SWOT analizi
bilen biri yok? Bu kararın haksızlıkla elde edilen faydalarının dışındaki
olumsuz boyutlarını da değerlendirecek teknik yaklaşım yoksa federasyonun dünya
şampiyonluğu planı değil, şampiyonluk hayali olur ancak…
+30’ların bir üst lige kapağı
atmak veya geleceğini kurtarmak için doping de dahil “her yolu” deneyeceği açık
değil midir? Federasyonun kararları olumsuzlukları mı teşvik etmelidir?
Federasyon bu kararını geri
almadığı taktirde şike ve teşvik primleri ile de mücadelede kendi bacağına ateş
etmiş olacaktır…
Hasan Doğan öncelikli
hedeflerinin “güven ve adalet duygusu” yaratmak olduğunu söylememiş miydi? Bu
karardan sonra hangi futbolcu federasyona güvenir, iyice ümitsizler ve
bilinçsizler dışında hangi zeki çocuk geleceğinin karanlık olduğu ve tepeden
inme kararlarla hayatına müdahale edilen bir alanın emekçisi olmayı tercih
eder?
Hukuk mutlaka Federasyonun
karşısına çıkmayacak mıdır? Eğer tahkim bu kararı bozmazsa bu işin UEFA’lara,
FİFA’lara hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gideceği, Federasyonun
çatır çatır tazminatlar ödeyeceği kimsenin aklına gelmez mi?
Sözde sanat adına vahşet
sergilenirken güzelim Natividad’ın aç ve susuz ölümüne tepki göstermeyenler
gibi, futbolcuların örgütleri sus pus oturabilirler, böyle bir konuda ses
çıkartacak olan medya mensupları ya federasyonun maaşlı veya gönüllü yandaşları
olabilirler ama Avrupalı futbolcu birlikleri bu kararı duyduklarında sessiz
kalmayabileceklerdir…
O zaman turkuaz forma ile “imaj”
yapmaya çalışırken en basit insan haklarını göz göre göre çiğneyen bir
federasyon olarak markalaşmanın sorumlusu kim olacak?
10 yılı geçmiş olmasına rağmen
hala yaygınlaştırılamayan ve hep 5 yıl sonraya ertelenen Avrupa kulüp
lisansının esaslarından biri de ( İngilizce metinde ‘zorundadır’ hükmü varken
Türkçe’ye ‘yapılabilir’ diye çevrilen) altyapıdan itibaren futbolcu adaylarına
ciddi bir meslek eğitim verilmesini öngörür. Federasyon bu hükmü uygulanır hale
getirmeden ve tüm futbolcular bu meslek eğitimini almadan +30’lara futbol
yasağı getirmemelidir…
En önemlisi, bu karar geri alınsa
bile Federasyonun plan-proje geliştirmekteki yeterliliği ve uzmanlık yaklaşımı
artık sorgulanacaktır ve bundan böyle hep çok düzgün işler yapmak zorunlu hale
gelmiştir…
Atak veya girişken olmakla,
saldırganca iş yapmak arasındaki fark çok iyice düşünülmelidir.
Bir yorumunda Türkiye’deki
yabancı futbolcu sayısının çokluğunun “vahşi kapitalizmin eseri” olduğunu
söyleyen Hasan Doğan, görülüyor ki vahşi kapitalizme karşı gerçekten de
dikkatli olmalıdır…
(16.5.2008)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder