31 Temmuz 2012 Salı

43.272 cevapladı. Futbolseverler futbolumuzu nasıl görüyor


Fanatik okurlarıyla yaptığım anket 16 Şubat 2012 tarihinde Fanatik gazetesinde yayınlanmıştır 

Vatandaş size güvenmiyor
12 Şubat 2012'de, İngiltere, Almanya, İspanya ve Fransa'da bu soruları halka sorsak, “Ne biçim soru bunlar, bizimle dalga mı geçiyorsunuz” yanıtını alabiliriz.
Ancak ülkemizin gerçekleri farklı. Bu soruları ancak biz sorar, biz cevaplarız.
Ankete 43 bin 372 okur yanıt verdi. Gösterdiğiniz ilgi için gazetem Fanatik ve kendi adıma teşekkür ediyorum.

Türk Futbolu’ndaki yöneticilere futbolumuzu nasıl gördüğünüzü anlatacak bir fotoğraf çekimi yaptınız. 
Her yerdensiniz, her kulüptensiniz, çoğunluğunuz futbolseversiniz, çoğunuz kulübünüze aşıksınız, az olanlarınız, ürkütücü olanlarınız, korkutacak kadar çoksunuz...

Siyasetçiler ki; halkımız futbolu sizin yönettiğinizi düşünüyor... Kulüp başkan ve yöneticilerimiz ki; ankete katılanlar sözünüzün eri olmadığınıza inanmış... Kulüpler Birliği üyelerimiz ki; cevap verenler sizin futbola katkı sağlamadığınızı düşünüyor...
Ya ayrılın futboldan, ya da kulak verin futbolseverin sesine...
Hepinize çok teşekkürler... 

1- Futbol, Türk insanı için çok önemlidir...
Evet: 40.412 (%93.18)    Hayır: 2.960 (%6.82) 
Sonuç şaşırtıcı değil. En nihayetinde Türkiye’nin en iyi spor gazetesinin müdavimleri cevaplıyor. Futbol bizim için önemli…

2- Lisanslı futbolcu sayısı yeterlidir...
Evet: 13.991 (%32.26)    Hayır: 29.381 (%67.74)
Kötü bir soru sorduğumun farkındayım. Ancak yine de yüzde 68’lik bir kitlenin yetersiz olduğunun altını çizmesi tarihe not düşmek açısından önemli… 

3- Lisanslı spor yaptım...
Evet: 20.507 (%47.28)    Hayır: 22.865 (%52.72)
Bu da bizim açımızdan sevindirici. Ülkemizde lisanslı spor yapan insan sayısının azlığı göz önüne alınırsa, bir spor gazetesini takip edenlerin yüzde 47’lik kısmının lisanslı spor yapmış olması iyidir. Ayrıca anketin diğer sorularının cevabının yüzde 47’sinin lisanslı spor yapmış, moda deyimle “sporun içinden gelmiş” insanlar tarafından cevaplanmış olması anketimize gelen cevapların değerini artırıyor.

4- Futbol bir oyundur...
Evet: 34.660 (%79.91)    Hayır: 8.712 (%20.09)
Yüzde 80’lik bir kitlenin futbol için oyun değerlendirmesi yapması sevindirici, ancak yüzde 20’lik bir kitlenin “oyun değildir” demesi düşündürücü. Bir sonraki sorunun cevabı zaten endişelere açıklık getirecek nitelikte… 

5- Futbol hayat memat meselesidir...
Evet: 8657 (%19.96)    Hayır: 34.715 (%80.04)
İşte mesele de burada. Futbolu oyun olarak görmeyen yüzde 20’lik bir kitle varken, yüzde 20’lik bir kitle de futbolun hayat memat meselesi olduğunu düşünüyor. Hayat memat meselesi! Futbolseverlerimizin kulüpleriyle kurduğu bağın derinliğini açıklayan, holiganizme varacak tepki potansiyeli taşıyan ciddi bir kalabalık. Her stadyum tribününün yüzde 20’sinin futbolu hayat memat meselesi olarak gördüğünü düşünsenize!  
 

6- Kazanmak kaybetmek değil, yarışmak önemlidir...
Evet: 29.800 (%68.71)    Hayır: 13572 (%31.29)
Sevindirici bir cevap. Yüzde 69 yarışmak önemli diyor. Yüzde 31’lik kitlenin “kazanmak önemlidir” yorumunu da mağlubiyeti kabul etmeyen, hedefleri olan sporcu ruhlu insanların cevabı olduğuna inanmaya çalışalım ama bir sonraki soruya da bakalım.

7- Kulübüm kazansın, nasıl kazanırsa kazansın...
Evet: 8.672 (%19.99)    Hayır: 34.700 (%80.01)
Bir önceki soruda yüzde 31 kazanmak kaybetmek önemlidir diyordu. Bu soruda anketimize cevap verenlerin yüzde 20’si kulübüm kazansın, nasıl kazanırsa kazansın diyor. Yüzde 20’lik bir kitle de futbol hayat memat meselesi diyordu. Endişe verecek kadar yüksek bir aidiyet duygusu taşıyan, şiddet potansiyeli barındıran bir rakam. Kusura bakmasınlar ama çok sağlıklı bir durum değil!

8- Türkiye’de altyapıya aktarılan kaynak, yabancı oyuncuya ödenenden çoktur...
Evet: 7.113 (%16.40)    Hayır: 36.259 (%83.60)
Malumun ilanı! Sporseverlerin yüzde 84’ü altyapılara yabancı oyunculara ödenen para kadar yatırım yapılmadığı inancında. Haksızlar mı, yöneticiler cevaplayabilir. Yatırıyoruz diyenler, zadece Real Madrid’te Almanya’da altyapı eğitimini tamamlamış 3 kardeşimizin oynadığını açıklamakta zorlanacaklardır.

9- TFF özerktir...
Evet: 10.330 (%23.82)    Hayır: 33.042 (%76.18)
TFF’nin teknik olarak özerk olduğunu okurlarımız da biliyor elbet. Hem de yasasıyla. TFF özerk değildir diyen “yüzde 76”. Azımsanamayacak kadar ciddi bir kitlenin uyarısı dikkate alınmalı. Her sıkıntıda siyasetçilerin kapısını çalan yöneticilerimiz özerkliği elleriyle teslim etmiş olabilir mi? 

10- TFF özerk olmalıdır...
Evet: 37.906 (%87.40)    Hayır: 5.466 (%12.60)
Önceki sorudaki cevabı pekiştiren bir cevap daha. Futbolumuz, yasaların kendilerine tanıdığı hakların farkında olan spor adamları tarafından yönetilmeli. Daha demokratik bir yapıda. Gerçekten özerk olmalı.

11- TFF’yi siyaset yönlendiriyor...
Evet: 30.161 (%69.54)    Hayır: 13.211 (%30.46)
Yüzde 70 futbolu siyasetin yönlendirdiğine inanıyor. Siyasetçilerin müdahil olmayı sevmesinden mi, yöneticilerin siyasetçilerin sürekli kapısını çalmasından mı? Sanki yeni bir anket sorusu daha ama yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan gibi bir şey oldu, geçelim.

12- Kulüp başkanları sözünün eri insanlardır...
Evet: 6.408 (%14.77)    Hayır: 36.964 (%85.23)
Kulüp başkanları ve yöneticileri diye soracaktım, kulüp başkanları diye sormuşum. Aşağı yukarı aynı cevapları alacağımı düşünüyorum. Ancak durum acı! Anketimize cevap veren okurlarımızın yüzde 85’i başkanları sözünün eri insanlar olarak görmüyor. 

13- Milli takım ve kulüplerimiz uluslararası müsabakalara sürekli katılmalıdır...
Evet: 42.154 (%97.19)    Hayır: 1.218 (%2.81)
Sürece katkı sağlayacağını düşündüğüm bir cevap. “UEFA ve FIFA’ya rest çekmemeliyiz” diyor okurlarımız. Mehmet Ali Aydınlar’ın UEFA ile yaptığı görüşmelerden aktardığı doğru ise şike ve teşvik konusunda bu sene karar verilmezse önümüzdeki sene kapılar kapanabilir.

14- Profesyonel futbolcularımız profesyonelce yaşar...
Evet: 13.658 (%31.49)    Hayır: 29.714 (%68.51)
Özellikle İstanbul’da oynayan yabancı futbolcular izinlerini fazla ortada yaşadığından da olabilir u cevabın sebebi. Yüzde 69, profesyonel futbolcuların sınırlı süreli sporculuklarında sorumluluklarının bilincinde yaşadığını düşünmüyor. Bunun hakkında önce futbolcular, sonra yönetimleri düşünmeli…

15- 4 büyükler federasyonlar tarafından korunur...
Evet: 29.459 (%67.92)    Hayır: 13.913 (%32.08)
Yaygın inançta bir değişiklik yok. Yüzde 68, 4 büyüklerin kollandığını düşünüyor. Yüzde 32’lik kesimin içinde de büyük kulüplerin taraftarlarının olduğunu sanıyorum. 

16- İlk 11’de 6 olan yabancı sınırı azdır...
Evet: 15.572 (%35.90)    Hayır: 27.800 (%64.10)
Yüzde 64 yabancı sayısının 6 ya da daha az olması gerektiğini düşünüyor. Sınırsız yabancı kontenjanı meselesi henüz yeterince taraftar toplamamış. 

17- Kulüpler bazı taraftar gruplarına ücretsiz bilet verir...
Evet: 36.754 (%84.74)    Hayır: 6.618 (%15.26)
İşte kemikleşmiş bir inanç daha. Yüzde 85, kulüplerin bazı taraftar gruplarıyla organik bağını kopartmadığını düşünüyor. 5179 sayılı yasa da, 6222 sayılı yasa da bunu önlemek için çok kural koymuştu. Anketimize cevap verenlerin önemli bir kısmı uzayda yaşamadığına, maçlara gittiğine göre birileri acaba bilet vermekten vazgeçip, yasalar uygulanmaya başlayacak mı acaba?

18- Türkiye’de futbolcudan çok spor hukukçusu vardır...
Evet: 25.960 (%59.85)    Hayır: 17.412 (%40.15)
İronik bir soruydu elbette. Spor hukukçusu sayısının futbolcu sayısından fazla olmadığını herkes bilir. 3 temmuzdan bu yana o kadar çok spor hukukçusu ve hukuk konuşuldu ki, o kadar çok spor hukukçusu o kadar farklı fikirleri savundu ki, cevabın yüzde 60 çıkmasının sebebi biraz da televizyon programları…

19- Mehmet Ali Aydınlar kararlı bir yönetici profili çizmiştir...
Evet: 6.806 (%15.69)    Hayır: 36.566 (%84.31)
Her gün gelişen yeni olay ve açmazları gereği de olsa yanıt çok net. Okurlarımızın yüzde 84’ü Mehmet Ali Aydınlar’ın kararsız bir yönetici profili çizdiğini düşünüyor.

20- Mehmet Ali Aydınlar’ın istifa etmesi iyi olmuştur...
Evet: 26.931 (%62.09)    Hayır: 16.442 (%37.91)
Benim gibi Avrupa’dan uzaklaştırma cezası almaktan korkanların ‘kötü oldu” dediği istifa, yüzde 97’si kulüp ve milli takımlarımızla yurt dışı yarışlarına sürekli katılmalıyız diyen okurların yüzde 62’si istifanın iyi olduğunu düşünüyor. Futbolseverler, “Kulüpler Birliği” süreci sonlandıracak başka birisini bulmalı mesajı veriyor sanki… 

21- Futbol yorum programları ‘spor’ programıdır...
Evet: 14.958 (%34.49)    Hayır: 28.414 (%65.51)
Bizler düşünmeliyiz. Televizyon izleyicilerinin yüzde 66’sı futbol yorum programlarını ‘spor” programı olarak değerlendirmiyor. Ne için izliyorsunuz diye sormak kolay, on binlerce cevabı tasnif etmek zor.

22- Futbol yorum programları ‘eğlence’ programlarıdır...
Evet: 21.840 (%50.36)    Hayır: 21.532 (%49.64)
Anketimizi cevaplayanların yarıdan fazlası futbol yorum programlarını eğlenmek için seyrediyor. Spor eğlenceli olduğundan değil, yorumcular eğlenceli olduğu için belki. Bir önceki soruda bu programları “spor programı” diye niteleyenleri de düşününce en azından yüzde 16’lık bir kitle başka bir tanımlama yapıyor.

23- 58. madde değişmelidir...
Evet: 7.099 (%16.37)    Hayır:36.273 (%83.63)
Keskin bir yanıt daha. Yüzde 84 Aziz Yıldırım ve Ünal Aysal gibi düşünüyor. Sıfır tolerans!

24- Sporda genel af ilan edilmelidir.
Evet: 5.992 (%13.82)    Hayır: 37.380 (%86.18)
Kulüpler Birliği başkanı Yıldırım Demirören’in teklifine net bir yanıt. Yüzde 86 sporda genel af istemiyor!
 
25- Sporda şike suçuna hapis cezası olmalıdır...
Evet: 32.594 (%75.15)    Hayır: 10.778 (%24.85)
İnsanların 8 aydır yargılanmak ve kendini savunmak için beklediği bir süreçte dahi bu suça hapis cezasının doğru olduğunu düşünüyor futbolseverler. Yüzde 85, 58. madde değişmesin derken, şikeye hapis cezası olsun diyenlerin oranının yüzde 75 olması, aradaki yüzde 10’luk kitlenin sportif suça sportif ceza olmasını istemesinden olabilir.

26- Taraftarı olduğum takımın 18 futbolcusunu sayabilirim...
Evet: 41.164 (%94.91)    Hayır: 2.208 (%5.09)
Aidiyet duygusu, ilgi ve aşkın delili… taraftarlarımız kulüpleriyle çok ilgili ve kadrolarını çok iyi biliyorlar.

27- Bakanlar Kurulu’ndan 5 ismi düşünmeden sayabilirim...
Evet: 27.349 (%63.06)    Hayır: 16.023 (%36.94)
Bu cevaba şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Futbolseverlerin ülkemizi yönetenler konusunda bu kadar bilgili ve ilgili olduğunu sanmıyordum. Yüzde 63’ün bakanlar kurulundan beş ismi hiç düşünmeden sayacağını beklemiyordum. Belki politikacılar da bu yüzden futbolla çok ilgili!

28- Kulüpler Birliği’nin futbola katkısı vardır...
Evet: 13.435 (%30.98)    Hayır: 29.937 (%69.02)
Ayda 1-2, kimi zaman 3 kez toplanıyorlar. 3 büyük kulübün başkanı da başkanlık yaptı. Ancak sporseverler onların Türk futboluna katkısı olduğuna inanmıyor. Yüzde 69 böyle düşünüyorsa, ilk toplantıda bunun nedenini bulup, çözmeye de çalışacaklardır. Umarım!

29- Türkiye’de kazanılan şampiyonlukların büyük çoğunluğu şaibelidir...

Evet: 26.211 (%60.43)    Hayır: 17.161 (%39.57)
Senelerin birikimi. Büyük çoğunluğu şaibelidir yüzde 60’a bakıp üzülebilir, yüzde 40’lık “şaibesizdir” cevabıyla sevinebiliriz. Ancak yüzde 60 ‘şampiyonlukların çoğu şaibeli’ diyorsa, sonuçlara güven için uzun seneler gerektiği ortada.

30- Taraftarı olduğum kulübün şampiyonluklarının büyük çoğunluğu temizdir...
Evet: 36.793 (%84.83)    Hayır: 6.579 (%15.17)
Şampiyonlukların çoğu şaibesiz diyenler yüzde 40’ken, ‘taraftarı olduğum kulübün şampiyonluklarının çoğu temiz yüzde 85’ ise şampiyonlukların çoğu şaibelidir’ diyen yüzde 60’lık kitlenin büyük çoğunluğu aslında, “Şikeyi çoğunlukla rakiplerimiz yapıyor” diyorlar. “En temiz kupalar bizimkiler.”

Hayal mi gerçek mi #2 / "Teşvik primlerimizi almak için duş yapmadan otele gittik"



Yıllar önce…

Şampiyonluğa aç iki takım yarışıyor.

Son haftalara gelirken şampiyonluk yarışı yapan takımların biri içeride, diğeri dışarıda puan peşinde.
İçeride oynayanın bir puanlık avantajı var, averaj avantajı deplasmanda oynayanda.
Ev sahibiyle maç yapacak gariban takım da maçı bu atmosferde oynamak istiyor. Çünkü o zamanlar, garibanlar fikstür çekildiğinde ligin son haftalarında şampiyonluğa oynayan takımlarla karşılaşmak istiyorlar.  “Teşvik pirimi alırız da yılı kurtarırız” diye…

“Abi o zaman bizim takımda en fazla kazanan 2 milyar lira alıyor. Kimse de parasını alamıyor. Bize 50 milyar lira teşvik primi geldi. Yönetimle futbolcular birbirine girdi. Yöneticiler diyor ki, “Paranın yarısı yönetimin”, futbolcular diyor ki; “Size ne oluyor. Para bizim”. Bitmedi tartışma, yöneticiler paranın kendilerinde kalmasını, puan alırsak maçtan sonra kendilerinin dağıtmasını istedi. Biz müsaade etmedik. Kendi yönetimimizle pazarlık da 36 milyarın futbolculara, 14 milyarın yönetime kalacağı şekilde anlaştık ama parayı da yönetime emanet etmedik. O gün sakat olduğu için yedek kalacak bir futbolcu arkadaşımızı otelin 6. katındaki odaya kilitleyerek stada gittik.

Bir farklı mağlupken maçın sonlarına doğru etkili olabilecek bir noktadan serbest atış kazandık. Barajda rakibin kaptanı, ulusal takımda oynayan oyuncuları falan var. “Oğlum bakın atmayın ne olur, bu taraftar bizi öldürür” diyorlar. Kim dinler. Bütün sezon aldığımız parayı tek gol atıp yemezsek kazanacağız.
Şahane bir gol attık ve maçı berabere tamamladık.

Öyle bir sevinmişiz ki; maç bitiminde duş almadan paramızı almak için soluğu otelde aldık.

Sezonun sonunda bize teşvik primi gönderen kulüp şampiyon oldu.

(Hala hepsi futbolun içinde)
(Böyle hikayelere inanırız değil mi)

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Kimse havuzdan çıkamaz, Havuzdan çıkan ligden çıkar

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım divan kurulu toplantısında çarpıcı açıklamalar yaptı. Belli ki 58. maddeyi yeniden düzenleyip kişilerle kulüpleri ayıran federasyonu, süreçte kendini yalnız bırakan kulüp başkanlarını sendeletmeyi düşünüyor. Kulübünü taraftara açıp sosyal ve ekonomik olarak dünya devi haline getirmeyi planlarken, kendi varlıklarından büyük gelirler elde eden rakiplere de güç kaybettirmek istiyor.
Yanında çok önemli hukukçular olduğundan az sonra sizinle paylaşacağım bilgiyi onun bilmemesi imkansız, ancak niyeti gerçekten havuzu bozmaksa bu eylemi engelleyen kanun ve talimat maddeleri şöyle:  

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU KURULUŞ VE GÖREVLERİ
HAKKINDA KANUN
Kanun No. 5894 Kabul Tarihi: 5/5/2009
Yayınların ve protokol tribünlerinin düzenlenmesi
MADDE 13 – (1) Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki tüm futbol müsabakalarının televizyon, radyo, internet ve her türlü teknik cihaz ve benzeri araçlarla yayınlanmasına, iletilmesine, yayınların düzenlenmesine ve programlanmasına münhasıran Yönetim Kurulu yetkilidir.
(2) Anılan yetki özellikle TFF’nin yayın haklarının merkezi olarak pazarlanmasını ve elde edilen gelirin yetkili organlar tarafından alınan kararlar uyarınca kulüplere dağıtılmasını kapsar.


TFF Statüsü
Madde 8; Üyeliğe kabul etme, üyeliğin askıya alınması ve üyelikten ihraç
3. Başvuruda bulunan gerçek kişilerin başvurularını aşağıdaki belgelerle birlikte yapmaları zorunludur:
a) FIFA, UEFA ve TFF’nin bütün statüleri, talimatları ve kararlarına, bunların statülerinde belirtilen şekliyle CAS/TAS’ı tanıdığına ve FIFA Etik Kurallarına daima uyacağına dair beyanı;


Madde 35 Yönetim Kurulunun Yetkileri
ç) Türkiye futbol liglerinin isim haklarından elde edilen gelirlerin paylaşım esaslarını münhasıran belirlemek. Ancak bu esaslar belirlenirken her ligden elde edilen isim hakkının belli bir oranının daha alt liglerde yer alan kulüplere aktarılması zorunludur.
j) Futbol müsabakalarının televizyon, radyo, internet ve her türlü teknik cihaz ve benzeri araçlarla yayınlanmasını düzenlemek ve programlamak, basılı eser yayınları ile reklamlara ilişkin ticari ve mali hakları münhasıran düzenlemek ve denetlemek,


Madde 74 Yayınların Düzenlenmesi
1. Futbol müsabakalarının televizyon, radyo, internet ve her türlü teknik cihaz ve benzeri araçlarla yayınlanmasına, yayınların düzenlenmesine ve programlanmasına münhasıran TFF Yönetim Kurulu yetkilidir.
2. (12.06.2009 tarihli Genel Kurul kararı ile eklenmiştir.) Anılan yetki özellikle TFF’nin yayın haklarının merkezi olarak pazarlanmasını ve elde edilen gelirin yetkili organlar tarafından alınan kararlar uyarınca kulüplere dağıtılmasını kapsar.
3. Yönetim Kurulu söz konusu yetkiyi kullanırken Türk futbolunun, kulüplerin ve TFF'nin menfaatlerine öncelik verir.

FUTBOL KULÜPLERİ TESCİL TALİMATI
Kulübümüzün tescili halinde;
1) TFF’nin Kanun, Statü, diğer ilgili tüm düzenleme ve kararlarına aynen
uyacağımızı;

4) Yukarıdaki taahhütlerimize aykırı hareket ettiğimiz takdirde tescilimizin iptalini ve
müsabakalara iştirak ettirilmemeyi kabul, taahhüt ve beyan ederiz.

--

Görüldüğü gibi ben havuzdan çıkıyorum demek çok güç. Kanun ve talimatlara bakınca, “havuzdan çıkan, ligden çıkar” diyebiliriz…

Sıcak günler, can acıtıcı tartışmalar devam edecek sanırım

27 Temmuz 2012 Cuma

Takımı şampiyonluğa futbolcunun attığı kafa mı taşıdı. Kim Bilir?


Denizlispor 1 sezon evvel, çok iyi kadrosuyla küme düşmüş ve takım dağılmıştır. Yönetim parasızlıktan bir sene evvel Yeni Salihlispor'u küme düşme hattında alıp ligi 3. sırada bitirten Ersun Yanal'a bir şans verme kararı alır. Ersun Yanal, çok iyi bir kadro kurar. Yeni Salihlispor'da çalıştığı Bülent Akın ve Ali Tandoğan, altyapıdan Levent Kartop, ceza aldığı için uzun bir süre oynayamayan Ümit Bozkurt, Erzurumspor'dan 'Dayı' Alaattin, Kaleci Aydın ve Süleyman, kaptan Yaşar, çantasını alıp Antalya'ya dönmekte olan Yusuf Şimşek, Nevşehirspor'dan veysel, Gençlerbirliği'nden Ali Işık ve sol bek alternatifi Hasan Sermet... Yardımcıları ise daha sonra Ankaragücü, Gençlerbirliği ve A milli takımda birlikte çalıştığı Mesut Bakkal ve çalıştırdığı tüm kalecileri milli takıma yükselten Metin Bayındır'dır. Takım ilk maça çıkar tribünlerde seyirci sayısı polis sayısından azdır. Ümit Bozkurt, o zaman çoğu tanınmayan futbolcuların liderlerinden Ümit Bozkut hocasına döner, "Bir gün tribünlerde hiç yer bulamayacaklar, merak etme hocam" der.
Gel zaman, git zaman son maça gelinir, kulüp Göztepe ile çekişmektedir. Rıdvan Dilmenli Vanspor, bir şekilde kendini üst lige atmayı başarmıştır. Takımda şampiyonluk kazanmış neredeyse bir tane oyuncu yoktur. 5 gün önceden kampa girerler, Şekerspor'a teşvik primi gönderildiği ha.erleri de takımı daha da germiştir.

Muhakkak kazanmak zorunda oldukları maç başlar.

Sezon boyu rakiplerini ezen futbolcuların ayağında sanki pranga vardır. 4 saat öncesinden tribünlerin kapılarını kapattıran taraftarlar, bırakın rakibe baskı yapmayı, kendi oyuncuları frenlemektedir. İlk yarı golsüz biter. Ve Yanal ikinci devrenin ortalarına doğru skor 0-0'ken hayati kararını verir. Ali Işık'ı yanına alır, "Git ortalığı karıştır herkes uyandır ama atılma" der. Ali Işık girer, hocanın dediğini abatmıştır. Rakibin iyi oynayan stoperi Targan ile dalaşır. birbirlerine kafa atarlar ve ikisi birden oyundan atılır. Tribünler galeyana gelmiş, futbolcular coşkulanmıştır. Ölü toprağı atılmıştır artık. Hasan Şermet 25 metreden attığı frikikle takımını öne geçirir. Ümit Bozkurt da takımını lige, kendisini Beşiktaş'a ve milli takıma taşıyan gollerden birini gönderir.

Akşam kutlama vardır ama Ali Işık kayıptır!
Maçın sonlarında atılan futbolcu, hocası atılma demesine rağmen atıldığı ve lige çıkamazlarsa fatura kendine kesileceği için soluğu otogarda almıştır. İzmir'e gitmek üzere otobüsteyken şampiyon olduklarını garajdaki insanların sevincinden anlar. Kim bilir, belki de Ali Işık o kafayı atmasaydı takım şampiyon olamayacaktı. Kim bilir?

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Hayal mi gerçek mi?


“Rüzgar beni ücra ildeki bir takımın kadrosuna atmıştı. Takım şampiyonluk için kurulmuş olsa da dökülüyorduk. Hoca değişti, fayda etmedi. Çok iyi olmama rağmen oynatmıyordu beni. Son maçımız tam bir finaldi. Kazanırsak kalıyor, kaybedersek düşüyorduk. Eskiden büyük golcü olan futbolcu başımıza teknik direktör olarak gelmişti. Antrenmanlarda yüzüme bakmıyordu. Son antrenmanda beni yine yedek takımla oynattı. Kafamın tası atmıştı. Akşam takım arkadaşımla bir şişe viski içtik. Kampa döndüğümde yanıyordum. Kendimi banyoya atıp fayansın üzerine yattım ki, sıcağın etkisinden biraz olsun kurtulayım.

Sabah kalktım, “Başkan çağırıyor” dediler. Gittim, severdi beni. “Aslanım benim bugün sana çok iş düşüyor. Sana güveniyorum” dedi. “Ceza alanına girer girmez bırak kendini yere!” Anladım ki oynuyorum. “Tamam başkanım merak etme” dedim. Sonra da hoca çağırdı. Anlamıştım, “Başkan o oynayacak” demiş. Nefesim kokar diye ağzımı açmadan dinliyorum, sanki kendi kararıymış gibi oynayacağımı anlatıyor. “He he” dedim çıktım.

Isınmaya  çıktık akşamdan kalmışım, hava çok sıcak, nefes alınmıyor. Isınırken pas atıyorlar 1 metreye ayağımı uzatamıyorum. Neyse ter çıktı ve biraz rahatladım. Soyunma odasına forma giymek için girdiğimizde malzemeci, ‘meyhane gibi kokuttun soyunma odasını” diye bağırıyordu.

Neyse çıktık maça. 10-15. dakika defans arkasına bir top attılar. Kopmuşum gidiyorum, kaleciyle karşı karşıyayım. Geçip gol atmak çocuk oyuncağı. Bilinçaltıma nasıl işlediyse kalecinin yanından vurdum ve mübalağa etmiyorum 1 metre kala kendimi attım. Ayıp yani. Bakamıyorum hakeme, aaa çaldı penaltıyı! Penaltıyı da ben attım. Maçı 2-0 kazandık.

Başkan, ligimizdeki takımların futbolcularına göre bize 2 katı para ödemiş. Bizim peşinatımıza millet bir sezon top oynuyor. Hoca, kaptan futbolcular maçtan sonra oturmuşuz. Kaptan başkana dönüp bir konuşma yaptı. “Başkanım bu bizim mutlu günümüz. Şükürler olsun ki kalmayı başardık. Sizin açıklayacağınız prim sevincimizi katlayacak”! Başkan delirdi. “Ne ulan siz mi kaldınız. Size para, hakemlerin kırtasiye masraflarını karşılama, her şey bende, siz kaldınız da utanmadan bir de pirim mi istiyorsunuz” deyip çıktı.

Hoca yeni gelin gibi oturdu ağzını açmadan, şimdi iyi bir yerde. Hakem de önemli maçlar yönetmeye devam ediyor”

24 Temmuz 2012 Salı

Merhaba

 Hikayelerin tamamı hayal mahsulüdür. Meslekte geçirdiğim onca zaman size bunların Türkiye'de geçtiğini düşündürebilir. Düşünün zaten:) Gazetede yayınlanmamış öyküler olacak pek çoğu... Bir yerden başlayalım, bakalım bizi nereye götürecek.