Yıllar önce…
Şampiyonluğa aç iki takım yarışıyor.
Son haftalara gelirken şampiyonluk yarışı yapan takımların
biri içeride, diğeri dışarıda puan peşinde.
İçeride oynayanın bir puanlık avantajı var, averaj avantajı deplasmanda
oynayanda.
Ev sahibiyle maç yapacak gariban takım da maçı bu atmosferde
oynamak istiyor. Çünkü o zamanlar, garibanlar fikstür çekildiğinde ligin son
haftalarında şampiyonluğa oynayan takımlarla karşılaşmak istiyorlar. “Teşvik pirimi alırız da yılı kurtarırız”
diye…
“Abi o zaman bizim takımda en fazla kazanan 2 milyar lira
alıyor. Kimse de parasını alamıyor. Bize 50 milyar lira teşvik primi geldi.
Yönetimle futbolcular birbirine girdi. Yöneticiler diyor ki, “Paranın yarısı
yönetimin”, futbolcular diyor ki; “Size ne oluyor. Para bizim”. Bitmedi
tartışma, yöneticiler paranın kendilerinde kalmasını, puan alırsak maçtan sonra
kendilerinin dağıtmasını istedi. Biz müsaade etmedik. Kendi yönetimimizle
pazarlık da 36 milyarın futbolculara, 14 milyarın yönetime kalacağı şekilde anlaştık
ama parayı da yönetime emanet etmedik. O gün sakat olduğu için yedek kalacak
bir futbolcu arkadaşımızı otelin 6. katındaki odaya kilitleyerek stada gittik.
Bir farklı mağlupken maçın sonlarına doğru etkili olabilecek
bir noktadan serbest atış kazandık. Barajda rakibin kaptanı, ulusal takımda
oynayan oyuncuları falan var. “Oğlum bakın atmayın ne olur, bu taraftar bizi
öldürür” diyorlar. Kim dinler. Bütün sezon aldığımız parayı tek gol atıp
yemezsek kazanacağız.
Şahane bir gol attık ve maçı berabere tamamladık.
Öyle bir sevinmişiz ki; maç bitiminde duş almadan paramızı
almak için soluğu otelde aldık.
Sezonun sonunda bize teşvik primi gönderen kulüp şampiyon
oldu.
(Hala hepsi futbolun içinde)
(Böyle hikayelere inanırız değil mi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder